NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ أَبِي
أَسْمَاءَ
عَنْ ثَوْبَانَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ
اللَّهَ
زَوَى لِي
الْأَرْضَ
أَوْ قَالَ إِنَّ
رَبِّي زَوَى
لِي
الْأَرْضَ
فَرَأَيْتُ
مَشَارِقَهَا
وَمَغَارِبَهَا
وَإِنَّ مُلْكَ
أُمَّتِي
سَيَبْلُغُ
مَا زُوِيَ لِي
مِنْهَا
وَأُعْطِيتُ
الْكَنْزَيْنِ
الْأَحْمَرَ
وَالْأَبْيَضَ
وَإِنِّي
سَأَلْتُ
رَبِّي
لِأُمَّتِي
أَنْ لَا
يُهْلِكَهَا
بِسَنَةٍ
بِعَامَّةٍ
وَلَا
يُسَلِّطَ
عَلَيْهِمْ
عَدُوًّا مِنْ
سِوَى
أَنْفُسِهِمْ
فَيَسْتَبِيحَ
بَيْضَتَهُمْ
وَإِنَّ
رَبِّي قَالَ
لِي يَا مُحَمَّدُ
إِنِّي إِذَا
قَضَيْتُ
قَضَاءً فَإِنَّهُ
لَا يُرَدُّ
وَلَا
أُهْلِكُهُمْ
بِسَنَةٍ
بِعَامَّةٍ
وَلَا
أُسَلِّطُ
عَلَيْهِمْ
عَدُوًّا
مِنْ سِوَى
أَنْفُسِهِمْ
فَيَسْتَبِيحَ
بَيْضَتَهُمْ
وَلَوْ
اجْتَمَعَ
عَلَيْهِمْ
مِنْ بَيْنِ
أَقْطَارِهَا
أَوْ قَالَ بِأَقْطَارِهَا
حَتَّى
يَكُونَ
بَعْضُهُمْ يُهْلِكُ
بَعْضًا
وَحَتَّى
يَكُونَ
بَعْضُهُمْ
يَسْبِي
بَعْضًا
وَإِنَّمَا
أَخَافُ
عَلَى
أُمَّتِي
الْأَئِمَّةَ
الْمُضِلِّينَ
وَإِذَا
وُضِعَ السَّيْفُ
فِي أُمَّتِي
لَمْ
يُرْفَعْ
عَنْهَا
إِلَى يَوْمِ
الْقِيَامَةِ
وَلَا تَقُومُ
السَّاعَةُ
حَتَّى
تَلْحَقَ
قَبَائِلُ
مِنْ
أُمَّتِي
بِالْمُشْرِكِينَ
وَحَتَّى
تَعْبُدَ
قَبَائِلُ
مِنْ
أُمَّتِي
الْأَوْثَانَ
وَإِنَّهُ سَيَكُونُ
فِي أُمَّتِي
كَذَّابُونَ
ثَلَاثُونَ
كُلُّهُمْ
يَزْعُمُ
أَنَّهُ
نَبِيٌّ
وَأَنَا
خَاتَمُ
النَّبِيِّينَ
لَا نَبِيَّ
بَعْدِي
وَلَا
تَزَالُ
طَائِفَةٌ
مِنْ
أُمَّتِي
عَلَى
الْحَقِّ
قَالَ ابْنُ
عِيسَى
ظَاهِرِينَ
ثُمَّ
اتَّفَقَا
لَا
يَضُرُّهُمْ
مَنْ خَالَفَهُمْ
حَتَّى
يَأْتِيَ
أَمْرُ
اللَّهِ
Sevban (r.a)'den rivayet
edildi ki;
Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu:
"Allah (c.c) benim
için yer yüzünü dürüp topladı -Yahut "Rabbim benim için yeryüzünü dürüp
topladı." dedi. [şek râvînindir] doğusunu ve batısını gördüm. Şüphesiz
benim ümmetimin hükümranlığı, dünya'dan benim için dürülüp toparlanan yere
ulaşacak. Ayrıca bana kırmızı (altın) ve beyaz (gümüş) olan iki hazine verdi.
Ben, Rabbim'den ümmetim
için, onları genel bir kıtlıkla helak etmemesini, onlara kendilerinden başka
bir düşman musallat edip de köklerini kazımamasını istedim.
Rabbim, bana şöyle dedi:
"Yâ Muhammed,
(s.a.v.) Şüpesiz ben bir şeyi takdir ettiğim zaman, artık o geri çevrilmez.
Ben, onları genel bir kıtlıkla helak etmeyeceğim. Onlar aleyhine dünyanın dört
bucağından toplansalar bile, köklerini kazısın diye, başlarına kendilerinden
başka bir düşmanı musallat etmem. Ta ki, birbirlerini helak etsinler ve
birbirlerini esir etsinler."
Ben Ümmetim için ancak
sapıtıcı (yoldan çıkartıp bid'atları emreden) liderlerden korkarım. Benim ümmetimin
arasına kılıç girdi mi
(iç kavgalar çıkınca),
artık kıyamet gününe kadar bir daha çıkmaz. Ümmetimden bazı kabileler,
müşriklere iltihak etmedikçe ve yine ümmetimden bazı kabileler putlara
tapmadıkça kıyamet kopmaz. Şüpesiz, ümmetim içerisinden otuz tane yalancı
çıkacak. Onların her biri kendisini Nebi sanacak. Halbuki, ben, Nebilerin
sonuncusuyum. Benden sonra Nebi yoktur. Benim ümmetimden bir grup da Allah'ın
emri gelinceye kadar hak üzerine -İbn İsa, "Üstün olarak" dedi. -
devam edecek. -Sonra, iki râvî ittifak ettiler - Onlara muhalefet edenler
kendilerine zarar vermeyecektir.
İzah:
Müslim, Fiten; Tirmizî,
Filen; İbn Mâce
Hâdîs-i şerif,
Rasûlullah'ın Nebiliğine şahit eden mucizeler kabilindendir. Çünkü Hz. Peygamber
(s.a.v.), ileriye matuf bir takım haberler vermiş ve bu haberler aynı ile
tahakkuk etmiştir. Gerçekten İslâmiyet tüm dünyaya yayılmış ve bu yayılma
genelde doğu batı istikametinde olmuştur. Müslümanlar zenginleşmişler,
ganimetler elde etmişlerdir. Irak Kîsrası'nın gümüşleri müslümanların eline
geçmiştir. Zaman zaman mevzii kıtlıklar olmakla beraber İslâm Alemi'nin tümünü
kaplayan ve onları helak eden bir genel kıtlık yaşanmamıştır. Asırlardan beri
tüm küfür alemi çeşitli isimler altında Müslümanlar'i yok etmek, yeryüzünden
İslam'ın izini silmek için çalışmalarına rağmen buna muvaffak olamamışlardır,
ve inşallah olamıyacak-lardır da.. Buna mukabil Hicret'in ilk asırlarından beri
Müslümanlar arasında tefrika girmiş, müslümanlar birbirlerini boğazlamışlar,
birbirlerini esir etmişlerdir. Bu hâl zamanımıza kadar aynı şekilde devam etmiş
ve hâlâ'da sürüp gitmektedir.
Rasûlullah Efendimiz'in
buyurduğu gibi, gayri müslîmler onları alt edemediler ve İslâm'ı yok
edemediler, ama içlerinden çıkan liderler, onları sapıttılar, yönlerini
değiştirdiler. Değişik fikirler ve akımlar ortaya atarak, halkı, o akımların
içine soktular. Dinlerinin ve inançlarının içine bir takım hurafe ve bid'atlar
soktular Ruhlarını alıp, onları kabukla oyaladılar. Müslümanları gayri
müslimlerin birer uydusu hâline getirdiler, içleri ve dışlarıyla onlara
benzettiler. Müslümanlığı isimlerinde bıraktılar. Kendilerinin uydurdukları ve
gayri müslimlerden aldıkları birtakım nizamları, İslâm'ın yerine ikâme
ettiler.
Bazı müslüman topluluklar,
gerçekten müşriklere iltihak etti. Bazıları, çeşitli isimler altındaki putlara
tapınırlar hale geldiler. Bu durum Hz. Nebi'in vefatından iibaren yalancı
Nebilerin çıkması ile başladı. Yalancı Nebilerin arkası kesilmedi de..
Efendimiz, bunların otuz kadar olacağını söyler. İbn Mâce'deki rivayette bu
yalancılar Deccal diye adlandırılmıştır.
İbn Hacer, Buharı
şerhinde bu deccallardan bazılarının isimlerini ve özelliklerini anlatmaktadır.
Tabiki bu bir tahmindir.
Hadîsin sonunda
Müslümanlar'dan bir taifenin Allah'ın emri gelene kadar hak üzere devam edeceği
ve muhaliflerin onlara zarar veremiyecek-leri beyan buyurulmaktadır. Fethü'l -
Vedûd müellifi, buradaki Allah'ın emrinden maksadın, tüm müslümanların ruhu
kabzedileceğinde esecek olan rüzgar olduğunu söyler. Hakim'in Müstedrik'indeki
rivayette ise, "Ümmetimden bir taife, kıyamete kadar hak üzere galip
olarak devam edecek" şeklindedir. Bu rivayetten, Allah'ın emrinden
muradın kıyamet olduğu anlaşılmaktadır.
Münavî ise
"Kıyamet yaklaşıncaya kadar... zira yeryüzünde Allah diyen kalmayıncaya
kadar kıyamet kopmaz" der.
Hâdîs-in İbn Mâce'deki
rivayetinde, Hz. Nebi Efendimiz, kendisinin Allah (c.c)'den üç şey istediğini
söylemiş peşinden ise ikisini saymıştır. Bunlar 1- Ümmetin tümünü kaplayıp
onları helak edecek bir kıtlık vermemesi, 2- Düşmanların Müslümanlar aleyhinde
birleşmemeleridir.
Bu durum, iki şekilde
izah edilebilir. Ya hadisteki "üç" Efendimiz'in isteklerinin üç kere
tekrarlandığı şekilde anlaşılmalıdır. Ya da Hz. Peygamber istediği üçüncü şeyi
söylememiştir.